Yenilmez Armada - II. Bölüm
Ülkemizde çok sayıda spor dalının öncülüğünü yapan Galatasaray SK, 1940’lı yıllara basketboldaki müthiş üstünlüğü ile damga vurmuştu. Devam eden on yıllık süreçte de değişmedi bu durum. Profesyonel lige geçiş döneminde, yine Galatasaray ismini görebilirdiniz her yerde. İşte, 1960’lı yıllar ve Galatasaray Basketbol Takımı’nın hikâyesi…
1950’li yıllar, Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki ezelî rekabetin basketbola taşındığı döneme denk geliyordu. Fenerbahçe, 1945 yılında aktif hâle getirdiği basketbol şubesindeki ilk senelerini farklı mağlubiyetlerle geçiyordu. Galatasaray karşısındaki ilk galibiyet için, yaklaşık 10 yıl beklemek durumunda kalınmıştı. Ama 1954 yılı itibari ile Fenerbahçe de vardı yarışın içerisinde. En azından şampiyonluklara etki edebiliyordu. 1954-55 sezonunda Türkiye Şampiyonası’nda Modaspor ve Galatasaray, Kupa’ya birlikte uzanırken; Fenerbahçe, İstanbul Ligi’ni yenilgisiz lider tamamlamıştı.
Yalnızca bir sezon geçecekti üzerinden. Dokuz takımın katılımıyla organize edilen İstanbul Ligi’nde zirvede yine Fenerbahçe vardı. Ezeli rakibinin bir puan gerisinde kalan Galatasaray için telafi yolu, hiç fena sayılmazdı. 10 Mayıs 1955 günü Spor Sergi Sarayı’nda Türkiye Şampiyonası başlayacaktı. 14 Mayıs’ta sona erecek turnuva, henüz 1955 yılında önemli kılacaktı belki de 14 Mayıs tarihini.
Ülkenin üç büyük şehri İstanbul (Fenerbahçe), Ankara (Ankaragücü) ve İzmir (Karşıyaka) kendi şampiyonlarını göndermişlerdi Türkiye Şampiyonası’na. Galatasaray ile Modaspor ise, Federasyon Kupası gruplarını lider kapattıklarından turnuvaya katılıyordu. Olaylı başlamıştı, Türkiye Şampiyonası. Ankaragücü maçında yaşananların ardından Modaspor, sahadan çekiliyordu. Bir sonraki gün Galatasaray karşısında alınan galibiyet, durumu dengelemişti. Galatasaray ise, aradığını Fenerbahçe’de bulacaktı. 70-59 kazandı, Galatasaray. 56-47’lik Ankaragücü galibiyeti sonrasında 1955-56 sezonu şampiyonu oldu.
Ezeli Rekabetin Basketbol Oyunu
Fenerbahçe, takip eden sezonda İstanbul Ligi ve Türkiye Şampiyonası’ndaki maçlarını hatasız tamamladı. 1958-59’da da Türkiye Şampiyonu olmayı başardı. Rekabet iyiden iyiye kızışıyordu artık. Bir sonraki sezon ise Galatasaray yeniden oyuna dönecekti. 23 Mart 1960 günü Spor Sergi Sarayı’nda başlayan Türkiye Şampiyonası’nda oynadığı ilk beş maçı kazanan (Darüşşafaka 49-45, Kolej 55-54, Fenerbahçe 49-46, Moda 50-48, Altınordu 64-53) sarı-kırmızılılar, ikinci devrenin ilk maçında Darüşşafaka’ya kaybettikten sonra galibiyetlerine devam ederek şampiyon olmayı başardı.
Türkiye’de basketbolun bir yerlere gelmesinin temelleri, aslında 1960’lı yıllarda net olarak atılmaya devam ediyordu. Amatör ruh, daha yaşanılır kılıyordu bu sporu. Galatasaray’ın söz konusu dönemdeki ikinci şampiyonluğu, 1962-63 sezonunda. Türkiye Şampiyonası, altı takım arasında (Galatasaray, Fenerbahçe, İTÜ, Harp Okulu, Kolej, Altınordu) çift devreli lig usülü ile oynanmıştı. Turnuvanın ilk yarısındaki maçlara (1-5 Mayıs 1963) İzmir Fuar Salonu, ev sahipliği yaptı. Galatasaray, açılış karşılaşmasında Fenerbahçe’yi 62-50 mağlup etmeyi başardı. Bir gün sonra, Harp Okulu’na 56-53 kaybetti. Ama önce İzmir’de kalan maçlarını, ardından 8-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’daki Spor Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen ikinci yarı müsabakalarının tamamını kazandı.
Şampiyona boyunca oynadığı 10 maçtan 9 galibiyet çıkaran Galatasaray’ın o dönemki kadrosunun en önemli isimlerinden biri, şimdilerde Prof. Dr. unvanına sahip olan Nur Danişment’ti. Bu şampiyonluk, 11 Mayıs 1963 günü 84-80 kazanılan Kolej karşılaşmasında rakip potaya 23 sayı bırakan Danişment için kariyerindeki en özel başarı. ‘’İstanbul Ligi’nde beşinci sırada kalmıştık. Türkiye Şampiyonası yapılıyordu. Yılın belli döneminde, arka arkaya oynanıyordu maçlar. Federasyon, Galatasaray’ı da Türkiye Şampiyonası takvimine almak istedi. Ve ülkenin çeşitli bölgelerindeki şampiyonları, Türkiye Şampiyonası’nda buluşturdu. İstanbul’dan dört takım vardı. Ankara’dan ve İzmir’den de önde gelen takımlar katılmıştı. O sezon şampiyon olduk.’’ diyor Ali Sami Yen Bey ile birlikte Galatasaray Spor Kulübü’nü kuran iki isimden biri olan Emin Bülend Serdaroğlu’nun torunu Prof. Dr. Nur Danişment. Ama hikâyenin yalnızca küçük bir kısmı…
1962-63, 1963-64 Sezonu ve Özel Hatıralar
Daha derine inmek mümkün tabii. ‘’O sezon antrenörümüz dahi yoktu. Üner (Erimer) Abimiz vardı, Almanya’da doktor. Eski basketbolcu. Almanya’dan geldiğinde Üner Abi’ye tutunmuştuk. O da hem oyuncu, hem antrenör olarak görev yapmıştı o sezon.’’ Üner Erimer, 1954-55 sezonunda Türkiye Şampiyonu unvanını kazanan Galatasaray Basketbol Takımı’nda yer almıştı. 1963’ün Ocak ayında takımın başına geçti. Oyuncu olarak yaşadığı şampiyonlukta antrenörlüğünü yapan Ali Uras’ın yerine. Sezonu ilk sırada tamamlamayı başardı, Galatasaray. Ve en özel başarılarından birini elde etmiş oldu.
Nur Danişment’in öne çıkarmak istediği bir diğer önemli isim de Cavit Altunay. ‘’Benim gibi birçok insanı basketbola başlatmıştı. Ama nedense ön plana çıkarılmadı hiç. Arkada kaldı hep. Politik tarafı fazla olmayan, Tıp Fakültesi’nde dördüncü sınıfta okurken öğrenim hayatından vazgeçerek kendisini basketbola veren bir spor adamıydı.’’ Danişment, haklıydı. Hakikaten Türk Basketbolu için önemli bir isimdi, Altunay. Her ne kadar, para kazanmak için basketbolu takip ettiğini söylese de. Büyük oyuncuların ‘’büyük’’ olmalarını sağlayan önemli spor adamlarının başında geliyordu. Hüseyin Alp, Nedret Uyguç, Zeki Tosun gibi basketbolcuların hayatlarında yer edinmişti.
Sözlerine devam ediyor, Nur Danişment. ‘’1963-64 sezonu şampiyonluğu da enteresan. Kulübün o yıllarda basketbola ayırdığı bütçe çok mütevazı tabii. Son derece kısıtlı imkânlarla oynuyorduk. Yedek oyuncumuz dahi yoktu yanılmıyorsam. Tüm bir sezonu yalnızca yedi oyuncuyla götürmeye çalışmıştık. Çok ilginç. Biz mesela o yıllarda bir köftecide karnımızı doyurup, üçüncü sınıf otellerde kaldıktan sonra çıkardık sahaya. Fenerbahçe’yle çekişmiş ve şampiyon olmuştuk.’’
1963-64 sezonu, efsanevi bir şekilde sona ermişti. Türkiye Şampiyonası, 14 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında altı takımın katılımı ile çift devre olarak Ankara Yaşar Doğu Spor Salonu ve İstanbul Spor Sergi Sarayı’nda oynanıyordu. Ankara’daki ilk maçında Altınordu’ya 70-63 mağlup olmuştu, Galatasaray. Ama durumu daha sonra toparlayacaktı. Suspor (61-56), İTÜ (63-48) ve Kolej (61-55) karşısında alınan galibiyetlerin ardından Fenerbahçe’yi de 61-57 ile geçen sarı-kırmızılılar, devreyi lider kapatarak dönüyorlardı İstanbul’a. Spor Sergi Sarayı’ndaki maçlarda da rutin işledi. Altınordu, Suspor, İTÜ ve Kolej maçları kolayca kazanıldı. 3 Mayıs 1964 günü Galatasaray, Fenerbahçe karşısına şampiyonluk için çıkacaktı. Fenerbahçe’nin 2, Galatasaray’ın 1 mağlubiyeti vardı. Kazanan Fenerbahçe, şampiyon ise Galatasaray oldu. 79-76’lık galibiyet, sarı-lacivertli takıma yetmemişti.
Yıl 1964 ve Spor Sergi Sarayı'nda 4000 Kişi
Galatasaray’ın Mayıs ayı başında kazandığı bu şampiyonluk, aslında bir bakıma İstanbul Ligi’ndeki yenilginin de rövanşı olmuştu. Daha öncesi vardı hatta. Galatasaray ve Deniz Harp Okulu arasındaki müsabakada olaylar çıktı. Bazı oyuncular tribünlere atlayarak seyircilerle münakaşaya girdi. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın maçları bir hafta ertelemesinin ardından 4 Ocak 1964 günü Fenerbahçe ve Galatasaray birbirlerine rakip oldu. Galatasaray, rakibine 74-59 yenildi. Fenerbahçe, namağlup lider olarak yoluna devam etti.
Ali Uras, bu maçtan üç hafta sonra Galatasaray Basketbol Şube Kaptanlığı’ndan ayrılacaktı. İstanbul Ligi’nin devre arasında iki ezelî rakip, bu defa Teşvik Turnuvası’nda karşılaştı. Galatasaray, 69-66 kazanarak Kupa’nın sahibi oldu. Bu maçta da tribünlerde bazı olayların yaşandığı biliniyor. 1960’ların basketbol günleri, her şeye rağmen başka ama. Bunun farkına varabileceğimiz çok sayıda örnek var. İstanbul Ligi’nin son hafta karşılaşması mesela. Galatasaray, Fenerbahçe’yi 69-65 mağlup etmişti. Bu skor, sarı-kırmızılı takımın şampiyon olması için yeterli değildi; çünkü ilk yarıdaki maçı Fenerbahçe, 15 sayı farkla kazanmayı başarmıştı. 15 Mart 1964 günü gerçekleşen bu karşılaşmanın da kendi içerisinde farklı öyküleri vardı. Tam 4.000 kişi takip etmişti o gün, Türk Sporu’nun iki dev kulübü arasındaki mücadeleyi.
Peki, şimdilerde zaman zaman 150-200 kişinin önünde oynayan büyük takımlarımızın taraftarları hangi psikoloji ile geliyordu Spor Sergi Sarayı’na? Neydi o günlerde basketbol maçına gitmeyi çekici kılan? Nur Danişment, anlatmaya devam ediyor.
‘’Eskiden… Spor Sergi Sarayı’nda basketbol maçı izlemek, ayrı bir olaydı. Operaya gitmek, baleye gitmek gibi. Ben de Genç Takım’da oynamaya çalışırken, Cumartesi sabah 2’de salona girip, gece 11’de salondan çıkardım. Arka arkaya beş maç izlerdim. Hepsi I. Küme maçları olurdu. Oturur, seyrederdim. Çok keyifliydi. O zamanlar, güzel hanımefendiler ve yakışıklı beyefendiler buluşur, maça giderlerdi. Kötü sözler de olmazdı tabii tribünlerde. İşte, en fazla bizim Ali Kazaz Abimize yapılan, ‘Aramızda kaz var!’ sataşmasını görebilirdiniz. En fena sözdü o zamanlar, bu. Daha sonra gidişat değişti ama. Yeni takımlar, seyirciler girdi Spor Sergi Sarayı’na. Görüntü farklılaştı. Yine de bu denli büyük olaylar olmazdı.’’ diyor Galatasaray’ın efsanevi oyuncusu.
Ve tabii amatör ruh… ‘’Biz A Takım’a geçtiğimiz vakit, tamamen yerli lastik ayakkabılarla mücadele ediyorduk. Genç Takım’da, A Takım’ın eski ve yamanmış eşofmanları ile antrenman yapardık. O zaman çok daha kısıtlı imkânlarla, çok daha hakiki spor rekabeti olurdu. Çekici olan buydu belki de. Şimdi, her şey farklı. İşin maddî tarafı ile ilgili olarak, birçok olay yaşadık tabii. Malzeme eksikliği, antrenman sahası yokluğu eşliğinde bu sporu yaptık. Hasnun Galip Sokak’taki kulüp binasının üst katında yer alan spor salonu, haftanın en az üç veya dört günü muhakkak uğradığımız, ter döktüğümüz ve adeta ibadetimizi gerçekleştirdiğimiz yerdi. Nadiren Spor Sergi Sarayı’nda antrenman yaptığımız olurdu. Tamamen saf duygularla yapılan bu sporu izlemek için de insanlar salona geliyordu.’’
1965-66, 1968-69: Şampiyon Galatasaray
Türkiye Şampiyonası, 1965-66 sezonu sonunda eşi görülmemiş bir finale sahne oldu. Beş takım mücadele ediyordu. Galatasaray’ın yanı sıra İTÜ, Kolej, Fenerbahçe ve Altınordu da yarışın içerisindeydi. Altınordu, tüm maçlarını kaybederek son sırada kaldı. Galatasaray, 29 Mart-2 Nisan arasında İstanbul Spor Sergi Sarayı’nda gerçekleşen sezonun ilk yarısındaki karşılaşmalardan iki yenilgiyle ayrılmıştı (Fenerbahçe 70-71, İTÜ 55-59).
Ancak Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda arka arkaya maçlar kazanılacaktı. Ne var ki; diğer rakipler de galibiyetler almaya devam ediyordu. 18 Nisan 1964 günü Kolej, Galatasaray’ı 72-65 yendiğinde; dört takım (Galatasaray, İTÜ, Kolej ve Fenerbahçe) aynı puana geldi. İTÜ’nün şampiyon olması için Fenerbahçe’yi mağlup etmesi gerekiyordu. Galatasaray, İTÜ karşısındaki ikili averajda da rakibinin gerisindeydi. Ama Fenerbahçe’nin İTÜ’yü 72-69 yenmesinin ardından şampiyonluk, Galatasaray’ın oldu. Dört takımın averaj hesabı şu şekilde oluştu: Galatasaray +32, İTÜ +2, Kolej -7, Fenerbahçe -27. Galatasaray, yabancı bir antrenörle (Albert Cane) ulaşmıştı o sezon şampiyonluğa.
Türkiye Deplasmanlı Basketbol Ligi’ne geçiş yılıydı. Ve Galatasaray, Türk Basketbolu’nda bir dönemin son şampiyonu olmuştu. 1968-69 sezonunda aynı başarı tekrar edildi. Ligin ilk yarısını yalnızca tek mağlubiyetle geçen Galatasaray, ikinci devrenin ilk maçında Altınordu’yu 90-75 mağlup ettikten sonra arka arkaya İTÜ (76-84) ve Modaspor (69-70) yenilgileri ile yüzleşmek durumunda kalmıştı. Ama altından kalkacaktı. Kolej, 10 maçlık bir galibiyet serisi elde etmişti. İTÜ ise, ikinci yarıda yalnızca Beşiktaş mağlubiyeti ve Muhafızgücü ile berabere kalmasına rağmen Galatasaray’a cevap veremeyecekti. 78 puanla şampiyon oluyordu, Petar Simenov’un antrenörlüğündeki Galatasaray.
O sezonun ilgi çekici eşleşmelerinden biri, 22 Mart 1969 günü oynandı. Galatasaray, Fenerbahçe’yi 104-79 mağlup etti. Son olarak, o maçta ezeli rakibin potasına 20 sayı gönderen Nur Danişment’in 1960’lardaki takımı tanımlamasına kulak verelim. ‘’Tamamen Galatasaray aşkı ve amatör ruh vardı. Birbirine kenetlenmiş, Galatasaray’ın başarısı için yaşayan, takımı daha iyi yerlere getirmek için çabalayan insanlardık. Maddî olarak da herhangi bir beklentimiz olmazdı. Tabii konuşulurdu ufak paralar. Ama işte cep harçlığı gibi, sembolik olurdu daha çok. Hiçbir zaman para için oynanmazdı.’’
Ve rekabet hakkında… ‘’Benim bugün en yakın arkadaşlarımdan sıralama yapsak, ilk üç sırada o dönem Fenerbahçe forması giyen oyuncular vardır. Engin Muratoğlu mesela. Bizim arkadaşlığımız o kadar yakındı ki… Yine Güner Yalçıner olsun, Mehmet Baturalp olsun, rastlaştığımız anda birbirlerimize sarılır, sarmaşdolaş oluruz. Ama yine rekabet devam ederdi söz konusu yıllarda da. Stres dolu maçlar yapardık. Zaten amatör ruhun içerisinde de hırs olması lazım. Yoksa pamuk ipliği gibi koparsın. Tabii dostluk, her zaman dostluktu. Yıllarca devam eden sıkı dostluklar edindik o dönemki rekabetten.’’
1968-69 sezonunu zirvede tamamlayan Galatasaray, 1980’li yıllara kadar Türkiye Deplasmanlı Basketbol Ligi’nde şampiyonluk yaşayamadı. Sonrasında arka arkaya geldi zaferler. 1984-85, 1985-86 ve 1989-90… Yenilmez Armada’nın Yeniden Doğuşu’ydu adeta. Ve hepsinin içerisinde ayrı öyküler vardı. Dinlemesi çok keyifli olan…