Yenilmez Armada - V. Bölüm

Yenilmez Armada - V. Bölüm

Galatasaray’ın 1960’lı yıllarda oluşturduğu dominasyon, 1985 ve 1986 senesinde kazanılan iki şampiyonluğun önünü açmıştı. 1986-87 sezonunda ‘’üçleme’’ fırsatı yakalandı, değerlendirilemedi. Ancak 1990 yılında bir başka şampiyonluk geldi. Bu, Yenilmez Armada’nın son şampiyonluğu oldu. Kalan 20 yıl ise yenisini bekleyerek geçti

Galatasaray, 1986-87 sezonuna tarihi bir hedefle başlıyordu. 1984-85 ve 1985-86 sezonunda Türkiye I. Deplasmanlı Basketbol Ligi’ni zirvede tamamlayan Galatasaray, aynı başarıyı bir kez daha tekrarlaması durumunda bir ilki başaracaktı.

1969-70 sezonunda başlayan ve 1972-73 sezonu sonuna kadar devam eden İTÜ serisinin ardından yalnızca Eczacıbaşı, en az üç sezon arka arkaya şampiyon olmayı başarabilmişti (1975-76, 1976-77, 1977-78 ve 1979-80, 1980-81, 1981-82). Ancak Galatasaray özelinde bir ilkti bu. Üstelik Eczacıbaşı’nın ikinci üç sezonluk koşusunu takip eden iki senede şampiyon olan Efes Pilsen’in önüne geçen de yine Galatasaray olmuştu. Büyük bir hedef vardı kulübün önünde. Ve bu yüzden transferde de önemli oyuncular takıma katılacaktı.

Beşiktaş’ın Efe Aydan ve Erman Kunter’i kadrosuna katması, sezon öncesindeki en önemli hamle olarak öne çıkmıştı. Ancak Galatasaray’ın da iddiası ortadaydı. Eczacıbaşı’ndan Ömer Büyükaycan’ı bünyesine alan sarı-kırmızılı takım, asıl bombayı Çukurova’nın yıldız oyuncusu Calvin Roberts ile patlatacaktı. 1984-85 sezonunda Playoff Finali’nde Galatasaray, Fenerbahçe’yi üç sonunda geçerek şampiyonluğa ulaşırken; Fenerbahçe’de Calvin Roberts, karşılaşma başına 30,0 sayı ortalaması ile oynamıştı. Ne var ki; yıldız oyuncunun performansı, Fenerbahçe’ye yetmiyordu. Takip eden sezonda Çukurova Sanayi’ye transfer oldu, Roberts. Çukurova da normal sezonu Efes Pilsen’in hemen arkasında averajla ikinci sırada tamamladı.

Ve ABD’li yıldız, Çukurova formasıyla bu kez Yarı Final aşamasında çıktı Galatasaray’ın karşısına. Olağanüstü çekişmeyle geçen serinin ardından Galatasaray, üçüncü maçtaki 82-81’lik skorla üst tura yükseldi. Bu durum, Roberts özelinde her sezon tekrar ediyordu adeta. Ama söz konusu duruma son vermenin de bir yolu vardı. Calvin Roberts, 1986-87 sezonunda Galatasaray’a transfer oluyordu. Yakın dönemde Paul Dawkins ve Michaelle Scearce gibi iki büyük yıldızı izleyen taraftarlar için yepyeni bir heyecan vardı artık. Roberts, yüksek beklentilere cevap verebilirdi.

1986-87 Sezonu: Üst Üste Üçüncü Şampiyonluk İçin
Galatasaray, sezona o dönem şartları için talihli bir fikstür ile giriş yapıyordu. Son iki senenin şampiyonu, ezeli rakibi Fenerbahçe’ye belli sekansta net bir üstünlük sağlamıştı. Ve sarı-lacivertli ekip, üst üste gelen derbi mağlubiyetlerinden dolayı psikolojik olarak da rakibinin gerisine düşmeye başlamıştı. Ekim ayının beşinci gününde iki takım, sezonun ilk maçına çıktı. Şampiyon, henüz birinci devrede maça ağırlığını koymayı bildi.

Devre boyunca %69 ile iki sayılık atış kullanan Galatasaray, Fenerbahçe’ye ribaundlarda 22-13’lük üstünlük kurmayı başardı. Ancak yaptığı 13 top kaybı ile soyunma odasına 48-45 önde gidebildi. Fenerbahçe, oyunun içerisine girmek için elinden geleni yapıyordu. Derbi psikolojisini daha iyi yaşayan Galatasaray ise o dönemdeki dominasyonunu rakibine net şekilde hissettirmeyi biliyordu. Maç sonunda kazanan 91-89’luk skorla kazanan Galatasaray olmuştu. Fenerbahçeliler ise bitime 2:17 kala, Galatasaray 81-78 önde iken, hatalı çalındığını düşündükleri bir düdükten dolayı hakemi protesto ediyorlardı.

Paul Dawkins (25 sayı, 16 ribaund) ve Calvin Roberts’ın (20 sayı, 12 ribaund) üstün performanslarına Turgay Demirel’in 17 sayılık katkısı, Galatasaray’a maçı getirmişti.

Sarı-kırmızılı takım, ezeli rakibi karşısında üst üste yedinci galibiyetini alıyordu:

02.04.1986 Galatasaray 74-68 Fenerbahçe
15.12.1986 Fenerbahçe 67-74 Galatasaray
26.02.1987 Galatasaray 106-99 Fenerbahçe
05.03.1987 Galatasaray 75-73 Fenerbahçe
07.03.1987 Fenerbahçe 90-96 Galatasaray
05.10.1987 Galatasaray 91-89 Fenerbahçe

Galatasaray, arka arkaya üçüncü şampiyonluğunu kazanmayı planladığı sezona derbi galibiyeti ile başlamıştı. Devamı geldi. İkinci haftada Şekerspor maçı vardı. Galatasaray, bir süre zorlandığı maçta rakibinin ABD’li oyuncusunun yaşadığı faul problemini fırsata çevirdi. Ve 95-84 kazanmayı başardı.

Sonrasında Eczacıbaşı ve Nasaş galibiyetleri geldi. Zirveye kurulmuştu takım. Ama namağlup kalmak kolay değildi. Kasım ayının başında Efes Pilsen, Galatasaray’a sezonun ilk mağlubiyetini tattıracaktı. Maçın son 11 saniyesine 72-71 geride giren Galatasaray, Calvin Roberts ile galibiyet fırsatı kaçırınca Efes Pilsen kazanıyordu. Ancak benzer senaryo, Karşıyaka maçı özelinde Galatasaray lehine gerçekleşecekti. İzmir takımını 72-71 mağlup eden son iki sezonun şampiyonu, kısa süre sonra liderlik koltuğuna çıkmayı başarmıştı.

İşler yolunda gidiyordu. Ama ne olduysa, o maçtan sonra oldu. Galatasaray, ligin ilk yarısının sonuna kadar oynadığı tüm maçları kaybetti. Çukurova (89-95) ile başlayan seri, Beslen (72-85), Beşiktaş (64-80), Tofaş (64-70) ve İTÜ (75-84) ile devam etti. Ligde ilk devre sona ererken Galatasaray, kendisine ancak sekizinci sırada yer bulabiliyordu.

İkinci yarının ilk maçında rakip yine Fenerbahçe oldu. Tarife değişmedi. Hatta sarı-lacivertli takım, biraz daha farklı bir son yaşamak durumundaydı. Haftalarca galibiyete hasret kalan Galatasaray, Fenerbahçe’yi 105-82 yenmeyi başarıyordu. Calvin Roberts (40 sayı) ve Paul Dawkins (26 sayı), galibiyette önemli pay sahibi olmuşlardı. Ezeli rekabetteki galibiyet serisi, artık sekiz maça yükselmişti. Galatasaray’ın ligde de bir seriye ihtiyacı vardı. Şekerspor önündeki 96-62’lik galibiyet umut verdi. Ancak ufukta yepyeni bir mağlubiyet serisi görülüyordu. Eczacıbaşı (86-87), Karşıyaka (94-118), Çukurova (74-76), Beslen (74-75), Efes Pilsen (92-96) ve Beşiktaş (73-80) maçlarının yaşandığı periyotta sadece bir galibiyet alarak playoff şansını zora sokmuştu Galatasaray. Tofaş maçı kazanıldı. Ama ipler Galatasaray’ın elinde değildi. İlginç bir tablo oluşuyordu.

Ligdeki 21 karşılaşmanın ardından dokuz galibiyeti bulunan sarı-kırmızılı takım, son hafta İTÜ önüne çıkacaktı. Ve playoff aşamasında sekizinci takım olabilmek için Fenerbahçe ile çekişiyordu. Normal sezonu lider olarak tamamlamayı daha önce garantileyen Beşiktaş, Galatasaray’ın İTÜ ile oynayacağı maçtan bir gün sonra Fenerbahçe’yi ağırlayacaktı. Galatasaray, İTÜ’yü 87-86 yenmeyi başardı. Beşiktaş’ın 73-65’lik galibiyeti sonrası ise playoff yaptı. Beşiktaş, kendisine rakip olarak Galatasaray’ı seçmişti adeta.

Peki, bu durumdan memnun olacaklar mıydı? Mart ayının başındaki tabloya bakarsak, hayır. Ezeli rekabetin ilk eşleşmesinde hem taraftarlar, hem de oyuncular, büyük olayların içerisinde kaldılar. Galatasaray 90-88 kazandı. Diskalifiyeler ve sakatlıklar, her iki takımın da planlarında değişikliklere yol açmıştı. Beşiktaş, ikinci randevuda 88-61 ile net bir galibiyet aldı. Ancak serinin son maçını 88-78 kazanan Galatasaray, Beşiktaş’ı elemeyi başardı.

Beşiktaş, Fenerbahçe’yi yenerek playoff turuna katılmasını sağladığı Galatasaray’a üç maç sonunda kaybediyordu. Galatasaray ise kazanmaya devam ediyordu. Murat Didin’in çalıştırdığı Beslen önünde de 2-1 ile seriyi geçen Halil Üner’in takımı, finalde Karşıyaka’nın karşısına çıktı. Üst üste 12 maç kazanarak finale ulaşan Karşıyaka karşısında ilk maçta 90-88 ile gülen Galatasaray, rakibine önce 99-87 yenilerek saha avantajını; ardından 74-66 kaybederek şampiyonluğu kaptırdı. Karşıyaka, 20 yıl sonra şampiyonluk kupasını İstanbul dışına çıkaran takım olmayı başardı. Galatasaray ise büyük iniş ve çıkışlar yaşadığı sezon sonunda ‘’hat-trick’’ yapma fırsatına çok yaklaştı, olmadı.

1987-88 Sezonu: Yedinci Sıradan Yarı Finale
Galatasaray, son üç sezonda iki kez şampiyon olmuştu. Üçüncüsüne yalnızca dokuz sayı kadar uzaktı. Fenerbahçe ise hâlâ ilk şampiyonluğunu arıyordu. Üstelik Galatasaray önündeki kötü talih de bir yerde son bulmalıydı artık. 1987-88 sezonu öncesindeki transfer hamlesi önemliydi.

Pete Williams’ı kadrosuna katan Fenerbahçe, Beşiktaş’tan Erman Kunter ve Nasaş’tan Ferhat Oktay’ı alıyordu. Erman’ı Fenerbahçe’ye kaptıran Beşiktaş, Efe Aydan’ı da elinde tutamıyordu. Efe ile anlaşan Paşabahçe, yeni sezon için hedeflerini biraz daha yükseğe çıkarabilirdi. Ekim öncesindeki bölümde yaşananları dışarıdan izleyen Galatasaray, sezona bir öncekine benzer bir başlangıç yapmıştı. Yine ciddi gel-gitler vardı takımda. Eczacıbaşı’na kaybedilen maç, Paşabahçe karşısında telafi edilmiş olabilirdi. Ancak devre sonundaki görüntü, son üç sezonun genel algısı ile kesinlikle örtüşmüyordu. Bu bölümde rakiplerine küçük farklarla kaybeden Galatasaray (Çukurova 71-72, Efes Pilsen 68-70, Fenerbahçe 70-71, Eczacıbaşı 59-62), ikinci devre öncesinde yalnızca üç galibiyet alabilmişti.

Geri dönüş yolu kapanmıştı belki de. Görünen oydu en azından. Ama öyle olmadı. Altı maçlık sekanstan dört galibiyet çıkarıldıktan sonra sezon, üst üste beş galibiyetlik seri ile tamamlandı. Ve geri dönüş, yine bir Fenerbahçe maçı ile gerçekleşti. 15 Şubat 1988 günü uzatma sonunda Fenerbahçe’yi 69-67 yenen Galatasaray, daha sonra Hilalspor (105-42), Beşiktaş (90-68), Beslen (76-73) ve Tofaş’ı (88-75) mağlup etmeyi başardı.

Galatasaray, yine benzer bir sonla yedinci sıradan playoff yapıyordu. Ancak 1987-88, birçok açıdan önemli sezondu. 1986-87’de normal sezonu lider kapatan Beşiktaş, yalnızca üç galibiyet alarak bir alt lige düşmüştü. Hilalspor’un varlığı ise imkânsız rekorların ortaya çıkmasını sağlayacaktı. 7 Mart 1988 günü İTÜ’nün Hilalspor’u 153-70 yendiği maçta Levent Topsakal, 81 sayı attı. Kırılması çok güç bir rekordu. Ancak rekor, yalnızca beş gün sonra yenilendi. Fenerbahçe, Hilalspor’u 175-101 mağlup etti. Beşiktaş’tan sezon başında transfer edilen Erman Kunter ise 153 sayı üretti. İşte bu imkânsız bir rekordu.

Fenerbahçe, normal sezonu zirvede tamamlayı başarıyordu. Transferler işe yaramıştı. İkinci sırada ise Efes Pilsen vardı. Ve doğal olarak yedinci sıradan gelen Galatasaray ile karşılaşacaktı. Sezon içerisinde rakibine iki maçta da üstünlük kuran Efes Pilsen, Playoff Çeyrek Finali’nde de favori olan taraftı. Serinin ilk eşleşmesinde savunmalar konuştu, Galatasaray bir sayı farkla 51-50 kazandı. İkinci randevuda da durum değişmedi.

Çekişmeli geçen maçın ardından galip gelen 65-63’lük skorla Galatasaray oldu. Ve Jack Avina’nın takımı, yarı finalde Eczacıbaşı ile eşleşti. Arka arkaya iki sezon sekizinci ve yedinci olmasına rağmen beklentilerin üzerine çıkmıştı. Eczacıbaşı’nı üçüncü maça zorladı. Ancak daha ileri gidemedi. Eczacıbaşı, finalde de Çukurova’yı geçerek şampiyon oldu.

Playoff yarı finalistlerinin karşılaştığı BTGM Kupası’nda Galatasaray ve Fenerbahçe eşleşti. Mücadeleden 78-75 galip ayrılan Fenerbahçe, BTGM Kupası’nı kazanmayı başardı.

1988-89 Sezonu: Yeni Statü ve Geçiş Dönemi
Şampiyonluklarla sona eren sezonların ardından geçiş dönemini keskin yaşayan Galatasaray, 1988-89 sezonunda oldukça ortalama bir performans gösterdi. Yeni serüvendeki en ilgi çekici karşılaşma ise ilk devrenin sonunda gerçekleşti. Galatasaray, Eczacıbaşı’na iki uzatma sonunda 108-106 kaybetti. Sezon başında transfer edilen Lütfi Arıboğan’ın normal sürenin bitimine kısa bir süre kala skor 89-86 iken değerlendiremediği serbest atışın cezasını Murat Şener’in üç sayılık isabeti ile kesen Eczacıbaşı, maçı 89-89 ile uzatmaya götürdü.

Birinci uzatma bölümünde Orhun Ene’nin etkili oyunu karşısında geri düşen Galatasaray, Paul Dawkins ile hamlesini yaptı. Maç bir kez daha, bu defa 99-99’luk skorla uzatmaya gitti. Ve kontrolü eline alan son şampiyon, 108-106 kazandı.

Galatasaray adına psikolojik anlamda kritik bir mağlubiyet olmuştu. Eczacıbaşı karşısında alınabilecek bir galibiyet, ikinci sıradaki takımı yakalamak anlamına geliyordu. Ancak yenilgi sonrasındaki en şık pozisyon, beşincilikti. 11 maçtan çıkarılan 6 galibiyet vardı. İkinci devrede Büyük Salat ligden çekildi. Galatasaray, 10 karşılaşmanın 4’ünde sahadan galip ayrılabildi. Ama en iyisi son hafta maçında geldi.

Eczacıbaşı, 69-66’lık skorla bu defa kaybeden tarafta yer aldı. Ve altıncı sıradan playoff yapan sarı-kırmızılı takım, final grubuna kaldı. Yeni statüde normal sezonu ilk iki sırada tamamlayan ekipler, direkt olarak yarı finale yükseliyorlardı. Takip eden altı takım ise tek devreli lig usulüne göre tarafsız sahada karşılaşıyordu. Ancak Galatasaray, Fenerbahçe galibiyeti ile başladığı final grubu maçlarının devamında dört defa mağlup olacaktı. Final’de 1988’in tarafları karşılaştı. Kazanan değişmedi. Eczacıbaşı, üst üste ikinci şampiyonluğuna ulaştı.

1989-90 Sezonu: Şampiyon Galatasaray
Galatasaray, 1989-90 sezonunun transfer mevsiminde hareketli günler yaşamıştı. Efes Pilsen’den alınan Emir Turam, Hakan Yörükoğlu ve Yalçın Küçüközkan, daha sonra şampiyon kadronun önemli isimleri hâline geleceklerdi. Fenerbahçe’den gelen Pete Williams da sezon boyunca birçok maçta en skorer oyuncu olarak öne çıkacaktı. Ölü sezondaki dikkat çekici gelişmelerden biri, Eczacıbaşı’nda son iki senede şampiyonluk yaşayan oyuncuların başka takımlara geçmesiydi. Tamer Oyguç, Efes Pilsen’e geçiyordu. Orhun Ene, Paşabahçe için oynayacaktı. Larry Richard ve Serdar Susmuş ise Fenerbahçe’nin yolunu tutuyordu. Fenerbahçe ile Galatasaray’ın transferdeki bu hamleleri, sezon sonunda oluşacak tablo için bir mesajdı belki de.

Galatasaray, sezona Nasaş galibiyeti ile başladı. Deplasmanda 86-81 kazanılan karşılaşmada Pete Williams, 26 sayı üretmeyi başardı. İkinci maçta ise Fenerbahçe oldu, Galatasaray’ın rakibi. Son yıllarda derbi maçlarındaki sarı-kırmızı üstünlük, bu defa geçerli değildi. Fenerbahçe, 80-68 kazanırken yeni transferi Larry Richard’ın şampiyon karakterinden yararlandı. Abdi İpekçi Spor Salonu’ndaki ilk lig maçında kazanan Fenerbahçe oldu.

Antrenör Çetin Yılmaz’ın takımı, Galatasaray’a ribaundlarda büyük üstünlük kurarken; Richard, 26 sayı ve 19 sayı ile oynuyordu. Sarı-lacivertli ekip, iki başlı geçmesi muhtemel sezonda en büyük rakibini yenerek büyük bir avantaj elde etmişti aslında. Ancak takip eden sekansta Galatasaray’ın dokuz maçlık galibiyet serisi hesaplarda yoktu. İlk devrenin son maçında Paşabahçe’yi 83-71 yenen sarı-kırmızılı takım, puan sıralamasının en üst basamağında yer almayı başarıyordu.

Galatasaray, 6 Ocak 1990 günü Nasaş karşısında 82-70 kazanarak liderliğini devam ettirecekti. Galibiyet serisi, 10 maça taşınmıştı. Şampiyonluk daha net görünüyordu artık. Ancak sezonun ikinci yenilgisi yine aynı takım karşısında geliyordu. Nasaş maçının bir hafta sonrasında Fenerbahçe, Galatasaray’ı 79-71 mağlup etmeyi başardı. İlk devre sonunda liderin bir puan arkasında bulunan sarı-lacivertli takım için çok kritik bir galibiyetti bu.

Ligin kalan bölümünde iki ekip de sınırlı hatalar yaptı. Galatasaray, Fenerbahçe yenilgisinden sonra Beşiktaş’ı 90-88 mağlup ederek oyuna geri döndü. Ardından Beykoz ile karşılaştı. İlk yarısını 67-17 gibi bir skorla önde kapadığı maçı 135-50 kazandı. Galibiyet serisi Karşıyaka, Çukurova ve Eczacıbaşı maçları ile devam etti. Ligin final bölümüne doğru İTÜ ve Beslen’e karşı yapılan hatalar, Galatasaray’ın normal sezonu Fenerbahçe’nin bir puan arkasında ikinci basamakta tamamlamasına neden oldu. Bitime iki hafta kala gelen Beslen mağlubiyeti (106-114) sonrası, Fenerbahçe de liderliği ve dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Kupası’na katılmayı garantiledi.

Fenerbahçe ve Galatasaray, normal sezon sonunda ilk iki sırayı alarak direkt olarak yarı final oynamaya hak kazandılar. Çukurova, Efes Pilsen, Beslen, Paşabahçe, İTÜ ve ikinci ligde şampiyonluğa ulaşan Tofaş ise Ankara’da final grubu maçlarına kaldı. Tek devreli lig uygulaması ile gerçekleşen organizasyonda Efes Pilsen, beş maçın dördünü kazanarak lider oldu. Ve normal sezonun ikincisi Galatasaray ile eşleşti. Fenerbahçe’nin karşısına da Paşabahçe çıktı. Ancak işler beklenildiği gibi gitmedi. Galatasaray, yarı final serisinde Efes Pilsen’i 76-71 ve 83-79’luk skorlarla geçti. Fenerbahçe ise Paşabahçe’ye iki maç sonunda (81-88, 87-90) elenerek final serisinden uzak kaldı.

Galatasaray, normal sezonda Paşabahçe ile oynadığı iki maçı da kazanmayı başarmıştı. Ligin ilk yarısında rakibine 83-71’lik üstünlük sağlayan sarı-kırmızılı takım, ikinci devrede de 86-82 ile galip ayrılmıştı sahadan. Final serisindeki ilk iki karşılaşma, İstanbul’da gerçekleşti. Birinci eşleşmede Galatasaray hata yapmadı. Ve Hakan Yörükoğlu’nun 25 sayı ile oynadığı maçı 88-81 kazandı. Ancak Paşabahçe’nin rakibine verebilecek bir cevabı vardı. İkinci maçta Martin Embry (29 sayı) ve Orhun Ene’nin (27 sayı) performansları, Galatasaray’ı 96-79’luk skorla yerle bir ediyordu. Seriye 1-1’lik eşitlik gelmişti. Ve kalan bölüm (üçüncü ve dördüncü maç), tarafsız sahalarda oynanacaktı.

İki ekibin ilk durağı Malatya oldu. Avantaj, 83-77’lik galibiyet sonrası Galatasaray’a geçti. Hakan Yörükoğlu, bu defa 28 sayı ile maça damgasını vurmuştu. Serinin dördüncü maçı Adana’da gerçekleşecekti. Bitirmek, Galatasaray’ın elindeydi. Daha fazla uzamadı. Galatasaray, 73-70 kazanarak Türkiye I. Deplasmanlı Ligi’nde dördüncü şampiyonluğuna uzandı. Kupa, Lütfi Arıboğan’ın ellerinde yükseldi. Mayıs ayının sonunda oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda ise kazanan 95-86’lık skorla Fenerbahçe oldu.

Yenilmez Armada, 1989-90 sezonundaki son şampiyonlukla bir devri kapattı. Yenisinin açılması için 20 senedir bekleniyor. Zamanı gelecek, ‘’Yenilmez Armada II’’ çıkacak belki de. Ve yıllar sonra onların da hikâyesi yazılmaya başlanacak. O gün için beklemeye devam ediyoruz. Tarihimizi hatırlayarak elbette.